Blog

  • Hamilelik Döneminde Bu Değişimlere Dikkat!

    Hamilelik Döneminde Bu Değişimlere Dikkat!

    İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Gökçenur Gönenç, hamilelik döneminde meydana gelen fizyolojik değişimleri anne adaylarına açıklayarak, önerilerde bulundu.
     

    Gebelik, kadın hayatında çok özel bir dönemdir. Vücutta adeta bir hormon fırtınası vardır ve bu nedenle tüm sistemlerde, fizyolojik birçok değişiklik meydana gelir. Bu değişikliklerin bir kısmının mekanizması, hala tam anlaşılmış olmamakla birlikte bilinen tek şey; bu değişikliklerin bebeği korumak ve yaşatmak için olduğudur. Gebe kadının vücudunda artan östrojen ve progesteron hormonuna bağlı olarak; cilt, saç, tırnak gibi dokularda değişiklikler olmakta, bunların çoğu anne adaylarını endişeye sevk etmektedir. Endişenin temelinde; bu değişikliklerin bebeğe bir zararı olup olmadığı yatarken, diğer yandan bu değişikliklerin kalıcı mı yoksa geçici mi olduğu soruları bulunmaktadır.

     

    Değişikliklerin çoğu geçici

    Gebelik, duygusal yoğunluğa ve hormonal değişimlere bağlı olarak psikolojik gel-git’lerin yaşandığı bir dönemdir. Anne adayı, kendi vücudundaki hızlı değişimlere adapte olmaya çalışır. Bu stresin üzerine bir de aynaya baktığında, kendini güzel görmemesi eklendiğinde, psikolojik çöküş başlayabilir. Temelde bilinmesi gereken; bu değişiklerin çoğunun geçici olduğu, bir kısmının doğumdan sonra tamamen geçeceği, bir kısmının büyük ölçüde azalacağıdır. Cilt çatlakları gibi kalıcı olabilecek durumlara da “bebekten hatıra” denmesi ve durumla barışık olunması gerektiği düşüncesindeyim.

     

    Oluşabilecek yüz lekelerine karşı güneş kremini ihmal etmeyin!

    Kliniğe en sık başvuru nedeni olan sıkıntılar; saç dökülmesi, tırnak kırılması, lekelenme, kıllanma ve cilt kuruluğudur. Anne adaylarının neredeyse yüzde 75’inin yüz bölgesinde, gebelik maskesi denen leke oluşabilir. Yüksek östrojen seviyesine bağlı bu durum; yüzde özellikle alın, burun,  dudak üstü, elmacık kemiklerinin üzeri ve çenede yoğunlaşan koyu renk şeklinde görülür. Bu maske oluştuktan sonra, geçmesi kolay olmayabilir. O yüzden, oluşmasını engellemek için önlem almak gereklidir. Özellikle yaz aylarında olmak üzere, güneşe maruz kalınacak durumlarda, mutlaka koruma faktörlü güneş kremi uygulanmalıdır. Bu sayede, güneşin lekeleri alevlendirme etkisinden korunulmuş olur. Oluşmuş maskenin giderilmesi için PRP, mezoterapi, lazer uygulamaları gibi yöntemler kullanılabilmektedir ancak günümüzde bu yöntemlerin, gebelik esnasında güvenilir kullanımına ilişkin yeterli bilimsel veri bulunmamaktadır.

     

    Saç dökülmesi en sık karşılaşılan sorunlardan

    Saç değişiklikleri, gebeleri huzursuz etmektedir ancak bunların çoğu gebelik bitimiyle normalde dönecektir. En sık görülen sorun, saç dökülmesidir. Bu dökülme erkek tipi saç dökülmesi dediğimiz ön–yan kısımların açılması şeklinde olabilir. Vücudun çeşitli bölgelerinde, kıllanma artışı gözlenebilir. Daha önce olmayan yerlerde, yeni kıllar çıkabilir. Bu durum, koyu tenli kadınlarda daha belirgindir. Bunlardan kalın olan kıllar için doğum sonrası, lazer epilasyon gerekli olabilecekken ayva tüyü şeklindeki ince kıllar genelde, doğumdan sonraki 6 haftalık lohusalık dönemi sonunda dökülür. Tırnaklar gebelikte daha hızlı uzarlar ancak genellikle; yumuşama, incelme, enine çatlaklar oluşması ve tırnağın yaprak yaprak ayrılması görülebilir.

     

    Lohusalığın bitmesini bekleyin!

    Cildin kuruması, pul pul olması hatta soyulması da gebelikte karşılaşılan bir durumdur. Hafif kuruluktan başlayıp, tüm vücudu saran döküntülere kadar geniş yelpazede cilt değişikliği görülebilir. Cildin temiz tutulması, nemlendirilmesi, çok yönlü beslenme ile bu durum engellenebilir. Bazı durumlarda ek vitamin takviyesi gerekebilmektedir. Gebelikte oluşan tüm değişikliklerin normal duruma dönmesi, lohusalık olarak adlandırılan doğum sonrası 6 haftalık dönemde gerçekleşir ki bebeğin “kırkı çıkması” da buradan gelir. Bu nedenle; gebelikte oluşan değişiklikler için lohusalık sürecinin bitmesi beklenmeli, bu süreç sonunda sebat eden durumların tedavisi üzerine yoğunlaşılmalıdır.

    Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

  • Mevsim geçişlerinde sık görülen enfeksiyonlara karşı Gıda güvenliği ve hijyen kurallarına dikkat ederek önleminizi alın

    Mevsim geçişlerinde sık görülen enfeksiyonlara karşı Gıda güvenliği ve hijyen kurallarına dikkat ederek önleminizi alın

    Muratbey, halk sağlığına verdiği önem doğrultusunda 16 Ekim Dünya Gıda Günü öncesinde besin güvenliği, hijyen kuralları ve çok hassas bir süt ürünü olan peynirin saklanma koşullarıyla ilgili tüketicilere uyarılarda bulunuyor.

     

    Muratbey bir yandan “devamlı inovasyon” vizyonuyla halk sağlığına katkı sunan, eşsiz ürünler ortaya koyarken diğer taraftan da sağlıklı ve sürdürülebilir bir gelecek için güvenli adımlar atıyor. 16 Ekim Dünya Gıda Günü öncesinde tüketicilere uyarılarda bulunan Muratbey Beslenme Danışmanı Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu, “Su ve besin hijyeninin yeterince sağlanamaması, hijyen koşullarına uyulmadan hazırlanan yiyecekler, uygun olmayan pişirme ve saklama koşulları, enfeksiyon riskini özellikle de akut bağırsak enfeksiyonu riskini beraberinde getiriyor. Akut bağırsak enfeksiyonu; kirli eller, hijyen koşullarına uyulmadan hazırlanmış, saklanmış ya da kirli suyla temas etmiş besinlerin tüketilmesi sonucu ortaya çıkabiliyor” şeklinde konuştu. 

     

    Bağışıklık için en önemli konu: Hijyen

    Prof. Garipağaoğlu, “Mevsim geçişlerinde bağışıklık sistemimizin zayıf olduğu dönemlerde enfeksiyon hastalıklarına yakalanmak kolaylaşıyor. Sık rastlanan bağırsak enfeksiyonlarının önlenebilmesi için el hijyenine dikkat edilmesi, içme sularının ve yiyeceklerin hazırlanmasında kullanılan suların temizliğinden emin olunması, hijyenik açıdan güvenli besinlerin tüketilmesi, kokusundan ve görüntüsünden şüphe duyulan besinlerden uzak durulması, özellikle hastalık yapıcı mikroorganizmaların kolayca üreyebildiği süt, peynir, dondurma, yumurta, et, tavuk, balık gibi besinleri tüketirken dikkatli olunması önemlidir. Buzdolabı besinlerin güvenli saklanması için önemli bir ev eşyasıdır. Ancak buzdolabında tutulan yiyecek ve içeceklerde de özenli olunması gerekir. Örneğin herhangi bir ürün buzdolabına açık bir şekilde konmaz. Başta çok hassas olan süt ve süt ürünleri olmak üzere hemen tüm besinler buzdolabında kapalı halde tutulur. Üzerinde toprak kalıntısı bulunan yeşil sebzeler, buzdolaplarına birçok zararlı bakteriyi de beraberinde taşır” dedi.  

     

    Peyniri doğru saklama kuralları

    Ortam şartlarından kolay etkilenen besinlerden biri olan peynirin tazeliğini uzun süre koruyabilmesi için hijyen ve saklama koşullarının önemine vurgu yapan Prof. Garipağaoğlu, peyniri güvenli saklamanın kurallarını şöyle sıraladı; “İlk adım, satın almada başlıyor. Peynirin marketlerde mutlaka buzdolabında ya da soğutucuda olması, buzdolabı sıcaklığının +2 ile +4 derece arasında olduğunun kontrol edilmesi, soğutucu dışında sergilenen ürünlerin alınmaması, peynirin alışverişin sonuna doğru alınması, soğuk zincirin kırılmaması, mümkünse ambalajı açıldıktan sonra birkaç gün içerisinde tüketilecek miktarda alınması önemlidir.  Satın alınan peynirin doğru saklanması ve tüketimi açısından etiket bilgisinin okunması, eve gelir gelmez hemen buzdolabına konması, dışarda tutulmaması, ışıksız ortamda saklanması ve oda sıcaklığında bekletilmemesi, tüketilmeden hemen önce dolaptan çıkarılması, tüketim sonrası kalan peynirin tezgâhta ya da ortalıkta bırakılmaması, kendi orijinal ambalajına değil, ayrı ve kapalı bir kaba konularak hemen soğutucuya kaldırılması gerekir. Dış ortamla temasını en aza indirebilmek ve bozulma riskini azaltabilmek için peynirin dilimlenmeden saklanması önerilir. Kapalı kapta ve salamura suyu içinde satılan Sürmeli, Burgu, Topi, Misto gibi peynirlerin kendi salamura suyunun içinde tutulması, suyu azaldığında, içme suyu eklenerek peynirin havayla temasının kesilmesi gerekir”.

     

    Tüketicilerin sağlıklı beslenme konusunda daha bilinçli tercihler yapabilmesi için yenilikçi projeler geliştiren Muratbey, “Doğru beslenmek için doğru bilgi edinmek gerekir” diyerek “Doğru Beslen Mutlu Yaşa” projesini de hayata geçirdi. Proje kapsamında anne çocuk beslenmesi, bağışıklık, obezite gibi pek çok farklı konuda Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu tarafından verilen faydalı içeriklere Muratbey youtube hesabından ulaşabilirsiniz:

    Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

  • Taş Ve Kum Dökmenin 9 Belirtisine Dikkat

    Taş Ve Kum Dökmenin 9 Belirtisine Dikkat

    Kum veya taş dökme sırtta ya da yanlarda ağrı, idrarda kan, ağrı ve mide bulantısı-kusma ile belirti verebiliyor. Çoğu böbrek taşı nohut büyüklüğünde iken, bir kum tanesi kadar küçük ya da bir golf topu kadar büyük de olabiliyor. Küçük taşlar idrar yolundan geçebiliyor ancak daha büyük olanlar için ameliyat olunması gerekebiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Op. Dr. A. Egemen İşgören, kum dökme ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

     

    Yanlış beslenme tarzı böbrek taşına neden olabilir

    Böbrek taşları böbreklerin içinde görülen mineral ve tuzlardan oluşan sert tortulardır. Halk arasında kum olarak adlandırılan hastalık 5 mm’den küçük taşlardır. Böbrek taşlarının genellikle kesin bir nedeni yoktur ancak birkaç faktör taş oluşum riskini artırabilir. Diyet, fazla kilo, bazı tıbbi durumlar, bazı gıda takviyeleri ve ilaçlar böbrek taşlarının nedenleri arasındadır. Böbrek taşları, böbrekten mesaneye kadar idrar yolunun herhangi bir bölümünü etkileyebilir. Bir böbrek taşı genellikle böbreğin içinde hareket edene veya böbrekleri ve mesaneyi birbirine bağlayan tüpler olan üreterlere geçene kadar şikayete neden olmaz. Üreterlere geçerse, idrar akışını engelleyebilir ve dolayısıyla böbreğin şişmesine ve kramp benzeri ağrılara neden olabilir. 

     

    Böbrek taşı aşağıdaki belirtilerle kendini gösterebilir;

    Böbrek taşının neden olduğu ağrının şiddeti ve hissedildiği bölge, taş idrar kanalında yer değiştirdiğinde veya yarattığı tıkanıklığın arttığı durumlarda değişebilir.

     

    1. Kaburgaların altında, yanlarda ve sırtta şiddetli, keskin, kramp benzeri ağrı
    2. Alt karın ve kasıklara yayılan ağrı
    3. Dalgalar halinde gelen ve yoğunluğu değişen ağrı (Kolik ağrı olarak adlandırılır)
    4. İdrar yaparken ağrı veya yanma hissi
    5. Pembe, kırmızı veya kahverengi idrar
    6. Bulanık veya kötü kokulu idrar
    7. Sürekli idrara çıkma ihtiyacı, normalden daha sık idrara çıkma veya az miktarda idrar yapma
    8. Mide bulantısı ve kusma
    9. Bir enfeksiyon gelişmişse ateş ve titreme

     

    Tedavi taşın türüne göre değişiyor

    Böbrek taşlarının tedavisi, taşın türüne ve nedenine bağlı olarak değişir. Basit şikayetlere neden olan küçük taşlar cerrahi tedavi gerektirmez. Böbrek taşlarını düşürmek oldukça acı verici olabilir, ancak taşlar zamanında fark edilirlerse genellikle kalıcı hasara neden olmazlar. Kişinin durumuna bağlı olarak, böbrek taşı düşürmek için ağrı kesici ve bol su içmekten başka bir şeye ihtiyaç olmayabilir. Diğer durumlarda örneğin; taşlar idrar yolunda takılırsa, idrar yolu enfeksiyonuyla ilişkiliyse veya ek sorunlara neden olursa ameliyat gerekebilir. Tekrar taş geliştirme riski yüksekse, uzman doktor tekrarlayan böbrek taşı riskini azaltmak için önleyici tedavi önerebilir.

     

    Küçük bir böbrek taşını düşürmek için bunları yapın;

    • Su tüketimini artırın: Günde 2 ila 3 litre kadar içmek idrarınızı seyrelterek taş oluşumunu engelleyeceği gibi taşın düşmesini de hızlandıracaktır. 
    • Ağrı kesici kullanın: Ağrı kesici ilaçlar taş düşerken yaşayacağınız rahatsızlığı azaltacağı gibi taşın böbrek kanalında neden olduğu ödemi de azaltarak taşın düşmesini kolaylaştırır.
    • Prostat ilaçları kullanın: Alfa bloker olarak bilinen bu ilaç tür ilaçlar üreterinizdeki kasları da gevşeterek böbrek taşını daha hızlı ve daha az ağrıyla düşürmenize yardımcı olur.

     

    Düşmeyen taşlar için kapsamlı tedaviler gerekiyor

    Kendiliğinden düşemeyecek kadar büyük olan; kanamaya, böbrek hasarına veya devam eden idrar yolu enfeksiyonlarına neden olan böbrek taşları daha kapsamlı tedaviler gerektirir.

     

    • ESWL: Bu yöntemde, taşları idrarla düşebilecek küçük parçalara ayıran güçlü titreşimler (şok dalgaları) oluşturmak için ses dalgaları kullanılır.
    • Perkütan Nefrolitotomi: Böbrekteki çok büyük taşları çıkarmak için yapılan ameliyattır. Küçük kameralı cihazlar ve sırttan küçük bir kesiden sokulan aletler kullanılarak böbrek taşının cerrahi olarak çıkarılmasıdır. 
    • Fleksible Üreterorenoskopi: İdrar yapılan kanaldan girilerek böbreğe kadar ulaşan esnek cihazlar kullanılarak gerçekleştirilen bir ameliyat türüdür. Günümüzde büyük böbrek taşları için dahi kullanımı giderek artmaktadır.
    • Rijit Üreterorenoskopi: İdrar yapılan kanaldan girilerek böbrek kanalındaki taşların alınması için kullanılan cerrahi yöntemdir.

    Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

  • Demet Evgar Patates Hasadını Şehre Taşıdı

    Demet Evgar Patates Hasadını Şehre Taşıdı

    Demet Evgar marka yüzü olduğu Lay’s ile birlikte temsili patates hasadı gerçekleştirdi. 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler gününe özel olarak PepsiCo Vakfı desteği ve Anadolu Meraları işbirliğiyle gerçekleştirilen Lay’s Yenileyici Tarım projesi için yapılan temsili hasat etkinliğinde Demet Evgar, PepsiCo’nun sürdürülebilir ve yenileyici tarım uygulamalarını basın ile paylaşırken aynı zamanda tarımın hayatlarındaki büyük önemini vurguladı.  Kendisi de bir çiftçi kızı olan Demet Evgar basın toplantısı sırasında eğlenceli ve unutulmaz fotoğraf kareleri de verdi.

     

    Demet Evgar konuyla ilgili olarak “Lay’s benim en sevdiğim atıştırmalıkların başında geliyor. Ama bu lezzetin marka yüzü olduktan sonra bu atıştırmalığın bir Lay’s paketi içinde elimize gelene kadar geçtikleri süreçleri daha da yakından tanıma fırsatı buldum. Lay’s’in bu topraklara, doğaya ve çiftçilerimize sağladığı katma değerin çok önemli olduğunu gördüm. Lay’s Yenileyici Tarım projesi Türkiye’de yenileyici tarım uygulamalarını çiftçiler arasında yaygınlaştırmayı hedefliyor.

     

    Lay’s’in eşsiz lezzetinin sırrı yerel üretimde ve markamız bunu destekleyecek tüm faaliyetleri yerine getiriyor. Sadece çiftçiye alım garantisi vermekten bahsetmiyorum; tohumundan sulamasına kadar en ince detaylarda bile Lay’s çiftçilerimizin yanında duruyor. Bunu anlamlı ve değerli buluyorum. Çevreyi korumak, sürdürülebilir olmak hem bizim topraklarımız hem de dünya için hayati öneme sahip. 

     

    Lay’s ile bugün sizlerle Dünya Kadın Çiftçiler Günü için bir araya geldik. Kadınların emeklerinin her alanda olduğu gibi tarımda da çok önemli olduğunun altını çizmek istiyorum. Unutmamak gerekir ki tarım bir aile işidir. Bir çiftçi kızı olarak bunu çok iyi biliyorum…

     

    Tarımda daha az kaynak tüketerek daha fazla verim almak mümkün ve dünyanın buna ihtiyacı var. Tarımda yeni metotlar, inovasyon ve teknoloji bunu mümkün kılıyor. Lay’s ülkemizde tarımın sürdürülebilirliğine ciddi bir katkı yapıyor. PepsiCo Vakfı desteği ve Anadolu Meraları işbirliğiyle hayata geçirilen Lay’s Yenileyici Tarım projesi bu projelerden biri… Projeyle birlikte hem tarım yapmanın hem de toprağımızı korumanın mümkün olduğunu görebiliyoruz. Bu markayla birlikte çalıştığım ve sadece ülkemiz için değil, gezegenimiz için önemli bir işlevi yerine getiren PepsiCo ailesinin bir parçası olduğum için çok mutluyum.

     

    Proje içerisinde hibe desteği alan ve eğitimlere katılan kadın çiftçilerimiz var. Hepsine buradan sonsuz teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Çok zor bir iş yapıyorlar. Emek yoğun bir organizasyonun içerisindeler. Toprak ana kendi gibi anaların uğraşlarını yanıtsız bırakmıyor. İyi ki varlar. Kendi annem de dahil olmak üzere tüm kadın çiftçilerimizin gününü kutluyorum.“ dedi.

     

    Türkiye’nin dört bir yanındaki patateslerle, özenle üretilen Lay’s, tarımsal sürdürülebilirlik konusunda önemli adımlar atmaya devam ediyor. PepsiCo Türkiye çatısı altında yürütülen tarımsal faaliyetlerle Lay’s, yerel üretimi desteklerken; çiftçilere, tedarikçilere ve Türkiye ekonomisine de katkı sağlıyor. Hayata geçirilen tarımsal uygulamalarla, çiftçilere pek çok alanda verimlilik artışı sağlanıyor. 

     

    PepsiCo’nun benimsediği Pozitif tarım stratejisi kapsamında dünyada 2030 yılına kadar, 28,3 milyon dönüm arazide yenileyici tarım uygulamalarının hayata geçirilmesi hedefleniyor.

     

    Basın toplantısında konuşan PepsiCo Yiyecek Kategorisi Kıdemli Pazarlama Direktörü Seren Çankırı : ‘’ Lay’s Yenileyici Tarım Projesi’ni ülkemizde toprak altı ve üstü canlılık ve bereketin güçlenmesi, doğal sistemlerin direncinin yükselmesi ve biyolojik çeşitliliğin artması için çalışan Anadolu Meraları ile iş birliği içinde Konya’da gerçekleştirdik. Çeşitli yenileyici tarım uygulamalarının gerçekleştirildiği arazimizde ilk hasat ile birlikte oldukça verimli sonuçlar elde ettik. Çiftçilerimize gerekli eğitimler vererek aynı zamanda tarımın daha bilinçli ve modern yöntemlerle yapılmasına, çiftçilerin dayanıklılığı ve refahının artmasına da katkı sağlıyoruz. Yapılan tüm bu çalışmalar sayesinde uygulama arazisinde yapılan bitki besleme ve koruma yöntemlerinde kullanılan girdiler, konvansiyonel üretime oranla; patateste yaklaşık yüze 70, mısır, ayçiçeği ve şeker pancarında ise yaklaşık yüzde 20 oranında azaltıldı.  Bu sonuçlara çiftçilerimizin şahit olmaları çok önemli. Bu kapsamda uygulama arazimizde yaklaşık bin çiftçiyi desteklemek üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Eğitim faaliyetlerimizde 200 çiftçinin, hibe destekleriyle 75 çiftçinin yanında olarak onları destekliyoruz.’’ diye konuştu. 

    Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

  • Türkiye’nin ilk uluslalarası VikiVeri Etkinliği Üsküdar’da yapılacak

    Türkiye’nin ilk uluslalarası VikiVeri Etkinliği Üsküdar’da yapılacak

    Türk dilleri konuşan gönüllüler, Vikiveri Konferansı için İstanbul’da buluşuyor

      

    Dünyanın 10 ülkesinden ve özerk bölgesinden Türk dilleri konuşan gönüllüler, 21-23 Ekim 2022 tarihinde Üsküdar Üniversitesi’nde gerçekleşecek Vikiveri Konferansı’nda bir araya geliyor. Gönüllülerin iş birliği ile oluşturulan Vikiveri, 300’den fazla Vikipedi dil sürümünü destekleyen çok geniş bir veritabanı. 

     

    İstanbul’da Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesinde üç gün boyunca sürecek Vikiveri Konferansı, Türk dillerini konuşan gönüllülerin Vikiveri hakkındaki bilgi ve becerilerini geliştirmesini, böylece internette kendi kültürleri ve dilleri hakkında bilgiyi erişilir kılma yolundaki çalışmalarını desteklemeyi amaçlıyor. 

     

    Türk dilleri konuşulan ülkelerden katılımcılar bir araya geliyor

    Dijital Bilgi Derneği ve Türk Dilleri Wikimedia Topluluğu iş birliği ile düzenlenen konferans Azerbaycan, Başkurtistan, Gürcistan, İran Azerbaycanı, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Saha, Tataristan ve Türkiye’den katılımcıları bir araya getiriyor.  

     

    Katılımcıların her biri, kendi ülkesinde Vikipedi ve kardeş projelerine (Vikiveri, VikiSöz, VikiSözlük, VikiKaynak gibi) yazı yazma, çeviri yapma, kod yazma gibi yollarla katkı veren bilgi gönüllüleri. 

     

    Açılış konuşmacıları arasında Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın da olduğu konferansta, Vikiveri projesinde nasıl veri sorgulanır ve veri nasıl paylaşılır; farklı çalışma alanlarında ve ülkelerde Vikiveriden yararlanarak gerçekleştirilmiş ilham verici projeler nelerdir, bir dilin sözcük bilgisini kaydetmede Vikiverinin kullanımı konularında sunum ve atölye çalışmalarının yanı sıra atılımcıların kendi ülkelerinde gerçekleştirdikleri yerel faaliyetler ve Türkiye’deki farklı müşterek-bilgi oluşumlarının tanıtıldığı sunumlar yapılacak.

     

    Ortak projeler için fırsatlar doğacak

    Türkiye’de ilk defa uluslararası bir Vikiveri etkinliği düzenlendiğini belirten konferans düzenleyicileri, bu etkinlik sayesinde Türk dili konuşanlar topluluklar arasında ortak projelerin gelişmesi için fırsatlar doğacağını umduklarını belirterek bu çalışmaların meyvesini  gelecekte internette Türk kültürü ve Türk dilleri hakkında daha nitelikli içerikler sunulması olarak alacaklarını ifade etti. 

    Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

  • Egeli bilim insanları ‘AD Scientific Index 2023’te üst sıralarda yer aldı

    Egeli bilim insanları ‘AD Scientific Index 2023’te üst sıralarda yer aldı

    EÜ, devlet üniversiteleri arasında 7’nci sırada

     

    Ege Üniversitesinden 317 öğretim üyesi, “AD Scientific Index 2023” Dünya Bilim İnsanı ve Üniversitesi Sıralamaları 2023’te yerini alırken Fen Fakültesi Fizik Bölümü Nükleer Fizik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Rena Çiftçi, ilk yüzde 2’lik dilime, 18 öğretim üyesi ise dünyada ilk yüzde 10’luk dilime girmeyi başardı.

     

    Dünya sıralama kuruluşlarından farklı bir metodolojiyle ilk kez uygulanan “AD Scientific Index 2023” Dünya Bilim İnsanı ve Üniversitesi 2023 Sıralamalarında Ege Üniversitesi, ulusal bazda 7’nci devlet üniversitesi olurken dünyada bin 327’nci sırada, gelişmekte olan ülkeler sıralamasında ise 563’üncü sırada yer aldı.

     

    Ege, devlet üniversiteleri arasında 7’nci sırada yer aldı

    Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Nitelikli akademisyen kadrosuna ve son teknoloji ile donatılmış laboratuvarlara sahip olan Tam Akredite Araştırma Üniversitemiz; bilim dünyasına ve insanlığının sorunlarına yönelik nitelikli ve çözüm odaklı çalışmaların üssü olmayı sürdürüyor.  Yayımlanan AD Scientific Index 2023- Dünya Bilim İnsanı ve Üniversitesi sıralamalarında büyük bir başarı göstererek üst sırada yer alan Üniversitemiz, ulusal bazda 7’nci devlet üniversitesi olurken dünyada bin 327’nci sırada, gelişmekte olan ülkeler sıralamasında ise 563’üncü sırada yer aldı. Araştırmacılarımızdan 19’u dünyada ilk yüzde 10’luk dilime girmeyi başardı. Akademik performanslarıyla, nitelikli çalışmalarıyla Üniversitemizin dünya ölçeğinde tanınırlığına ve görünürlüğüne katkı veren mensuplarımıza teşekkür ediyorum. Üniversite olarak nitelikli ve topluma faydalı bilgi üretmeye devam edeceğiz” diye konuştu.

     

    Egeli 666 bilim insanı değerlendirmeye alındı

    Sıralamada; Tarım ve Ormancılık, Sanat, Tasarım ve Mimarlık, İşletme ve Yönetim, Ekonomi ve Ekonometri, Eğitim, Mühendislik ve Teknoloji, Tarih, Felsefe, İlahiyat, Hukuk ve Hukuk Çalışmaları, Tıp ve Sağlık, Fen Bilimleri, Doğa Bilimleri ve Sosyal Bilimler alanlarında 216 ülke, 10 bölge ve 19 bin 500 kurum değerlendirildi.

     

    Bilim insanlarının bireysel performansı ve bilimsel üretkenliğinin katma değerinin belirleyici olduğu sıralamada, kurumların performansı da ön plana çıktı. Türkiye’deki 251 eğitim kurumundan 26 bin 453 akademisyenin değerlendirildiği “AD Scientific Index 2023”de 218 eğitim kurumu sıralamaya girebildi. “Türkiye’nin En İyi 10 bin Bilim İnsanı Sıralaması”nda 666 Egeli bilim insanı değerlendirme kapsamına girerken bu akademisyenlerin 317’si dünyada ilk 10 bin içinde yer almayı başardı. “Türkiye’nin En İyi 10 bin Bilim İnsanı Sıralaması”nda, yüzde 2’lik dilime 25 devlet üniversitesinden öğretim üyeleri girebilirken yüzde 10’luk dilime 73 devlet üniversitesi dâhil olabildi.

     

    Bilim insanlarının üretkenlikleri listelendi

    Dünyada ilk ve tek olma özelliği bulunan sıralama, araştırmacıların oluşturduğu ve doğru kabul edilen Google Akademik profillerinde yer alan bilgileri kullanarak; bilimsel yayınların, son beş yılın h-endeksi ve i10 endeksinin puanları ile toplam puanları ve son beş yılın alıntı sayısının değerlendirilmesiyle yapıldı. Elde edilen verimlilik sıralaması ile üretkenlik listelenirken belirli bir alanda, disiplinde, üniversitede ve ülkede bilim adamları ve bilimin gelişimine rehberlik etmesi amaçlandı.

    Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

  • Psikodrama, yeni koşullara uyum sağlama becerisi kazandırıyor

    Psikodrama, yeni koşullara uyum sağlama becerisi kazandırıyor

    “Spontanlık, yaratıcılık ve eylem dinamiklerini ruh sağlığı ile birleştiren psikoterapi yöntemi” olarak adlandırılan psikodrama, kişisel farkındalık kazanılmasını sağlayarak kişinin kendini daha iyi anlamasına yardımcı olmayı hedefliyor. Psikodramanın bir grup psikoterapisi yöntemi olduğunu kaydeden Psikiyatri Uzmanı Dr. Firdevs Seyfe Şen, “Psikodramada rol değiştirme sırasında yaşanan yoğun etkileşimler bireyin yeni durumları, yeni deneyimleri yaşayıp tanımasına yardım eder. Bu sayede kişi gelecekteki yeni koşullarda uygun davranabilme olanağı kazanır” dedi. 

     

    Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Firdevs Seyfe Şen, önemli bir psikoterapi yöntemi olan psikodrama ile ilgili değerlendirmede bulundu.

     

    Psikodrama, gerçeğin dramatizasyonla keşfedilmesidir

    Psikodramanın Avusturyalı psikiyatrist Dr. Jacob Levy Moreno’nun 1920’li yıllarda geliştirdiği bir grup psikoterapi yöntemi olduğunu kaydeden Psikiyatri Uzmanı Dr. Firdevs Seyfe Şen, “J.L Moreno, psikodramayı gerçeğin dramatizasyonla keşfedilmesi olarak açıklamıştır. Psikodrama; spontanlık, yaratıcılık ve eylem dinamiklerini temel almaktadır. Kişilerin ilişkilerini, bu ilişkilerde yaşadıkları sorunları, çatışmaları ve kendi iç dünyalarını spontane bir biçimde, bir oyunun içinde rol alarak incelemelerini ve farkındalığa ulaşmalarını sağlamaya çalışmaktadır.” dedi.

     

    Ruh ve eylem sözcüklerinin birleşmesinden oluşuyor

    Psikodramanın etimolojik olarak Yunancadaki ‘psyche’ (ruh) ve ‘drama’ (eylem) sözcüklerinden geldiğini kaydeden Psikiyatri Uzmanı Dr. Firdevs Seyfe Şen, “Moreno insanın rol olanaklarını kullanamamasının yani yaşamak istediği rolleri yaşayamamasının sıkıntıya yol açacağını, cesaret ve güven duygusunun ise rolü yaşamakla gelişeceğini söyler. Rolü baskılamakla güven duygusu kaybolur, anksiyete (kaygı) ve regresyon (kişinin psikolojik gelişim evrelerinde önceki aşamalara gerilemesi) ortaya çıkar. Moreno sosyal uyumları bozuk olan kişilerin çoğunluğunun rol davranışlarının zedelenmiş olduğunu ileri sürer.” dedi.

     

    Psikoterapi, uygun yollar bulmaya yardımcı oluyor

    Psikoterapiyi “gerekli eğitimleri almış bir uzman eşliğinde duygularınızı, düşüncelerinizi, kendiniz ve diğerleriyle ilgili inançlarınızı, kişisel yaşantılarınızı güvenli bir biçimde keşfetme süreci” olarak tanımlayan Dr. Firdevs Seyfe Şen, “Psikoterapi umut vermek, beceri öğretmek, davranışsal çözümleri bulmak, duygusal olarak düzeltici deneyim kazanmak, yaşamı bütün olarak düşünmeyi sağlamak için çıkılan bir yolculuktur. İnsanların davranışları ve ilişkileri konusundaki duyarlılıklarını ve sorumluluklarını artırmaya yardım eder. Psikoterapi size, yaşadığınız zorluklar ya da sıkıntılarla ilgili iç görü kazandırmayı, düşünce ve davranışlarınızda değişiklikler meydana getirmek için motivasyonunuzu arttırmayı ve bu değişiklikler için uygun yollar bulmanıza yardımcı olmayı amaçlar.” dedi.

     

    Psikodrama yeni deneyimlerin tanınmasına yardımcı oluyor

    Psikodramanın bir grup psikoterapisi yöntemi olduğunu kaydeden Psikiyatri Uzmanı Dr. Firdevs Seyfe Şen, “Psikodramada rol değiştirme sırasında yaşanan yoğun etkileşimler bireyin yeni durumları, yeni deneyimleri yaşayıp tanımasına yardım eder. Bu sayede kişi gelecekteki yeni koşullarda uygun davranabilme olanağı kazanır. Psikodrama insanın ilişki sorunlarını ve iç çatışmalarını spontan oyun içinde rol alarak, kendine özgü tekniklerle ele alıp işler ve böylece insana bu üç yeteneği üzerine çalışma fırsatı verir. Psikodramadan yararlanmak için psikodrama gruplarına katılmak gereklidir.”diye konuştu.

     

    Psikodrama birçok ruhsal hastalığın tedavisinde kullanılıyor

    Psikodramada kişilerin geçmişte veya şimdi var olan sorunları ve geleceğe dair isteklerinin canlandırıldığını belirten Dr. Firdevs Seyfe Şen, “Birçok ruhsal hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır. Ruhsal hastalıkların yanı sıra fiziksel hastalıkların tedavi süreçlerinde de hastaların stres ve kaygılarının azaltmak için kullanılmaktadır. Psikodramada ruh ve beden bir bütündür. Ruhta olan bedeni, bedende olan ruhu etkiler. Bedensel hastalığı olan hastalarla yapılan psikodrama grupları için çalışmalara bakıldığında hastaların psikodrama ile streslerinin, kaygılarının azaldığı ve tedavi motivasyonlarının arttığı görülmektedir.”diye konuştu.

     

    Psikodrama kişisel farkındalık kazanılmasına yardımcı oluyor

    Psikodramanın kişisel farkındalık kazanılmasını sağlayarak kişinin kendini daha iyi anlamasına yardımcı olacağını ifade eden  Dr. Firdevs Seyfe Şen, “Gruptaki üyelere sorunlarla başa çıkmaları için etkili baş etme yöntemleri öğretir. Diğer insanlarla olan ilişkilerimizdeki olumsuz yönleri fark etmemize ve bunları çözümleyebilmemize yardımcı olur. Sorunlara farklı bir perspektiften bakabilmeyi sağlar. Kişilerin diğer insanların da sorunlar yaşadığını görmesi sorunlarını kabul etmesini ve kendisini yalnız hissetmemesini sağlar. Ayrıca paylaşım aşamasındaki geri bildirimler sayesinde hikayenin ana kahramanı olan protagonistin sorunlarına farklı bir bakış açısından bakılıp, çözümler üretilebilir. Yetişkinlerin ihtiyacı olan mucizeler psikodrama sahnesinde yaşanır. Psikodrama sahnesinde grup ve psikodrama yöneticisi yardımı ile her grup üyesi kendi mucizesini yaratır.”dedi.

     

    Psikodrama sosyal beceri kazandırıyor

     

    Psikiyatri Uzmanı Dr. Firdevs Seyfe Şen, özetle psikodramanın temel yaklaşımının insanın spontanlık ve yaratıcılık kaynaklarını harekete geçirerek onu, toplum, çevre ve de kendisi için sorumluluk alacak duruma getirmek olduğunu söyledi. Dr. Şen, sözlerini şöyle tamamladı:

     

    “Psikodrama temel etkinlik olarak insanın katı davranışlarının yumuşak, esnek duruma gelmesine, özgür ve spontan olmasına, empati kurabilmesine ve sorumluluk alabilmesine olanak verir. Genel anlamı ile insanın sosyal beceri kazanmasına yardımcı olur. Ayrıca geleceğe yönelik projelerin belli bir rol ve durum içinde uygulanabilme olanağını vermesi yoluyla insanda yeni yaklaşım ve yeni davranışların geliştirilmesini sağlar.”

    Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

  • Ünlü İsimlerden Türk Kanser Derneği’ne Anlamlı Bağoş

    Ünlü İsimlerden Türk Kanser Derneği’ne Anlamlı Bağoş

    Ünlü isimler manevi değerleri büyük eşyalarını Türk Kanser Derneği yararına Skyland HOM Dekorasyon Merkezi’nde düzenlenen “Ünlü Objeler Sergisi” için bağışladı…

     

    Türk Kanser Derneği yararına Skyland HOM Dekorasyon Merkezi, sinema, müzik, dizi ve sanat dünyasının ünlü isimlerinin bağışlarıyla oluşan “Ünlü Objeler Sergisi” Skyland HOM Dekorasyon Merkezi’nde açıldı. Türk Kanser Derneği’nin çalışmalarına dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla düzenlenen sergide; Müzeyyen Senar, Bülent Ersoy, Sibel Can, Kenan Doğulu-Beren Saat, Tan Sağtürk, Seda Sayan, Türkan-Nazan Şoray, Fazıl Say, Ebru Yaşar, Berkay, Işın Karaca, Funda Arar, Hamdi Alkan, Murat Boz, Oktay Kaynarca ile Feyyaz Duman’ın bir dönem kullandıkları özel eşyaları yer aldı. Bu anlamlı sergi Skyland HOM Dekorasyon Merkezi’nde 31 Ekim tarihine kadar görülebilecek.

     

    Anılarla dolu eşyalar sergide

    Müzeyyen Senar’ın yakınları 1950 yılındaki reklam afişlerinde yer alan radyosunu, Bülent Ersoy 160 yıllık gardırobunu, Kenan Doğulu-Beren Saat çifti çalışma masası ve sandalyesini, Feyyaz Duman kitaplığını, Ebru Yaşar konservatuvar döneminde kullandığı Kanunu’nu, Fazıl Say dünyanın çeşitli ülkelerinde verdiği konserlerde giydiği takım elbise ve ceketini, Murat Boz Türkiye’nin ilk kadın fotoğraf sanatçılarından biri olan anneannesi Saadet Canbaydar’ın fotoğraf makinesini, Hamdi Alkan 1900’lü yıllardan kalan sulu boya tablosunu, Tan Sağtürk koltuğunu, Oktay Kaynarca berjerini, Funda Arar antika dikiş makinesini, Berkay TV konsolunu, Türkan-Nazan Şoray ahşap vitrinlerini, Seda Sayan el oyması sandığını, Işın Karaca antika ahşap sedirini ve Sibel Can da üç boyutlu tablosunu Türk Kanser Derneği yararına sergi için bağışladı.

     

    Ünlü isimler sergide buluştu

    Skyland HOM Dekorasyon Merkezi’nde düzenlenen serginin açılışında aralarında Revna Demirören, Nazan Şoray, Hamdi Alkan, Murat Boz’un ağabeyi Ali Boz, Müzeyyen Senar’ın oğlu Ömer Işıl başta olmak üzere cemiyet dünyasından çok sayıda ünlü sima da bir araya geldi. 

     

    “Sanatçılarımız kanser hastaları için umut olacaklar ”

    Türk Kanser Derneği Başkanı Burak Duruman, serginin açılış töreninde yaptığı konuşmada, bağışçıları birer “melek” olarak niteleyerek “Sanatçılarımız kanser hastaları için birer umut olacaklar. El ele hep birlikte büyüyerek çok sayıda insana ulaşacağız. 1964 yılından bu yana sürdürdüğümüz çalışmalarımızla milyonlarca kanser hastasına el uzattık ve uzatmaya devam edeceğiz. Bu amaçla dernek çalışmalarına destek olmaları için diğer sanatçılarımızı da Ünlü Objeler Sergisi için eşya bağışı yapmaya davet ediyorum. Her bir bağışla daha çok büyüyeceğiz” dedi.

     

    Eroğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Eroğlu da Skyland HOM Dekorasyon Merkezi’nin faaliyete geçtiği günden bugüne kadar sosyal sorumluluk ve farkındalık yaratmak için çok sayıda etkinliğe imza attığını belirterek “İnsan ve toplum yararına olan projeleri hayata geçirmeyi çok önemsiyoruz. Bundan sonra da bu tip etkinlikleri arttırarak sürdüreceğiz. Bizim anlayışımıza göre bir insana dokunmak bütün insanlığa el uzatmaktır. Türk Kanser Derneği için projelendirdiğimiz bu sergimiz için birbirinden değerli sanatçılarımız eşyalarını bağışladı. Hepsine minnetrarız” diye konuştu.

     

    Nazan Şoray da Ekim ayının meme kanseri farkındalık ayı olduğuna işaret ederek “Burada düzenlenen sergi tüm kanser türlerine dikkat çekmek ve farkındalık yaratma amacını taşıyor. Kanser artık tedavi edilebilir bir hastalık ve erken teşhis çok önemli” dedi. Açılış törenine katılan Hamdi Alkan da her ailede bir kanser hikayesi olduğuna dikkat çekerek “Sergi için katkıda bulunmanın mutluluğunu yaşadım. Tüm sanatçı dostlarıma da bu sergi için katkıda bulunmaları çağrısı yapıyorum” diye konuştu.

     

    Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

  • Milas Belediyesi’nden yüzde 50 Hibeli Buğday Tohumu Desteklemesi

    Milas Belediyesi’nden yüzde 50 Hibeli Buğday Tohumu Desteklemesi

    Başvurular 17 – 21 Ekim Tarihleri Arasında…

     

    “KÜÇÜK ÜRETİCİYİ DESTEKLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ”

    Tarımsal faaliyetlere ve çiftçiye değer veren, hazırladığı projelerle üreticinin dostu olduğunu hissettiren Milas Belediyesi, 50 hibeli buğday tohumu desteklemesi ile üreten çiftçilerin yanında olmaya devam ediyor. Tarımda çığ gibi büyüyen sorunlar hakkında değerlendirmelerde bulunan Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, “Küçük üreticinin yüzü gülmediği sürece tarımda hareketlilik sağlanması mümkün değildir.” dedi.

     

    12 MAHALLEDE 50 HİBELİ BUĞDAY TOHUMU DESTEKLEMESİ

    Gelecek dönemlerin en kritik sektörleri arasında gösterilen ve topraktan kopan çiftçinin geri gelmediği raporlarla belgelenen tarımda, üreticiye verdiği desteklemelerle çiftçinin yanında duran Milas Belediyesi, 50 hibeli buğday tohumu desteklemesi ile 12 mahallede üreticinin yüzünü güldürmeyi hedefliyor.

     

    Alaçam, Balcılar, Beyciler, Çamköy, Demirciler, Ekizköy, Hasanlar, Karacahisar, Kısırlar, Kuzyaka, Söğütçük ve Ulaş mahallesindeki üreticilerin yararlanacağı destekleme başvurularının 17-21 Ekim tarihleri arasında Milas Belediyesi Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü’ne şahsen yapılacağı bildirildi.

     

    Başvuruların 2022 yılı ÇKS belgesi veya Milas Ziraat Odası Kayıt Belgesi ve kimlik fotokopisi ile birlikte yapılacağı, müracaatta bulunacakların 0 (252) 512 2826 / 244-245 no’lu iletişim numaralarından bilgi alabilecekleri belirtildi.

     

    “400 KİŞİYE 60 TON BUĞDAY TOHUMU”

    Toplumsal kalkınmanın bel kemiğini oluşturan tarımsal faaliyetlere verilecek her ölçekteki desteğin büyük önem taşıdığını belirten Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, “Yaptığımız ön çalışmaların sonucunda 12 mahallede, 3 – 10 dönüm arasında toprağı olan yaklaşık 400 kişiye 60 ton buğday tohumu dağıtmayı hedefliyoruz.

     

    Projemizin ön çalışmalarını Ziraat Odası ile birlikte yürüttük. Mahallelerimizi belirlerken bölgenin fiziki şartlarını göz önünde bulundurarak susuz tarımın yapıldığı bölgeleri tespit etmeye özen gösterdik.” dedi.

     

    “SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM İÇİN ÇALIŞIYORUZ”

    Ekonomik sıkıntılar ve buna bağlı oluşan sermaye yetersizliği nedeniyle üreticinin topraktan koptuğunun altını çizen Başkan Tokat; “Küçük üreticinin yüzü gülmediği sürece tarımda hareketlilik sağlanması mümkün değildir. Küçük çiftçi ürettiğini pazara sunabilmelidir. Aksi halde tarım alanında yaşanan sorunlar daha da artacaktır. Yaptığımız desteklemelerle sürdürülebilir tarıma katkı sağlamayı kendimize ilke edindik. Tarımda çığ gibi büyüyen sorunlara Milas Belediyesi olarak imkanlarımız çerçevesinde ‘dur’ demek istiyoruz. Bu doğrultuda ekiplerimiz ile birlikte fikir üretmeye, ürettiğimiz fikirleri hayata geçirmeye devam edeceğiz.” dedi.

    Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

  • Genç çiftçiler üretim ve karar verme mekanizmalarında daha çok yer almak istiyor

    Genç çiftçiler üretim ve karar verme mekanizmalarında daha çok yer almak istiyor

    “Genç Çiftçilerin Sürdürülebilir Tarım ve Kırsal Yaşam Algısı ve Beklentisi” araştırması sonuçlandı

     

    Pınar Enstitüsü tarafından İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile Ankara Üniversitesi Kalkınma Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi iş birliğinde FAO Türkiye Temsilciliği’nin de katılımıyla hayata geçirilen “Genç Çiftçi Mesleki ve Bireysel Kapasite Gelişimi Programı” kapsamında yürütülen “Genç Çiftçilerin Sürdürülebilir Tarım ve Kırsal Yaşam Algısı ve Beklentisi” konulu araştırmanın sonuçları 12 Ekim 2022 tarihinde Dünya Gıda Günü kapsamında İzmir’de gerçekleştirilen çalıştay ile açıklandı.

     

    Pınar Süt Genel Müdürü Gürkan Hekimoğlu’nun açılış konuşmalarını gerçekleştirdiği çalıştaya Pınar Süt Yönetim Kurulu Başkanı İdil Yiğitbaşı, İzmir İl Tarım ve Orman Müdürü Mustafa ÖzenAnkara Üniversitesi Kalkınma Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Bülent Gülçubuk ve FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık katıldı.

     

    Gürkan Hekimoğlu: “Hazırlanacak eylem planının çiftçiliğin sürdürülebilirliğine büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz

    “1973 yılından bugüne üreticilerimiz ile birlikte yarattığımız ekosistem sayesinde Türkiye’yi sağlıklı, güvenilir süt ve süt ürünleriyle buluşturmaya devam ediyoruz” diyen Pınar Süt Genel Müdürü Gürkan Hekimoğlu, “Süt sektörünün gelişimi ve sütün kalitesini artırmak için kurulduğumuz günden bu yana eğitimler düzenliyoruz. Eğitim çalışmalarımızı 2013 yılından bu yana Pınar Enstitüsü öncülüğünde “Sütümüzün Geleceği Bilinçli Ellerde” projesiyle devam ettirerek 8 binden fazla üreticimize eğitim verdik. Eğitimlerle çiftçilerimiz hem ekonomik yönden destekleniyor hem de ellerindeki kaynağı en iyi şekilde kullandıkları için çevresel sürdürülebilirliğe önemli katkılar sağlıyorlar. “Genç Çiftçi Mesleki ve Bireysel Kapasite Gelişim Programı” ile genç çiftçilerimizin gelişimine ve sektörün sürdürülebilirliğine katkı sağlayacak olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Proje kapsamında İzmir’de yapılan araştırmanın bulguları ışığında hazırlanacak olan eylem planının, genç çiftçilerimizin ve üreticilerimizin gelişimlerinin yanı sıra aile çiftçiliğinin sürdürülebilirliğine de büyük katkı sağlayacağına yürekten inanıyoruz” dedi.

    Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı